Büyük Simyacı Niyetin Gücü
Christian uzun, nemli ve karanlık yeraltı dehl izinde yürüyordu.arkadan ve önden keşiş kıyafetinde iki kişi ona eşlik ediyordu.meşalenin parlayan ışığı, duvarlarda karmaşık gölgeler yaratıyordu.adımların sesi kulaklara küt küt vuruyordu.o taş zemine ne kadar sessizce basmaya gayret etse, adım sesleri o kadar çok gürültü çıkarıyordu.Her şey çok tuhaftı, fakat christian korkmuyordu.şimdi
onun esas duygusu meraktı o neredeydi bu insanlar
onu nereye götürüyordu bu sabah, pazarda onun yanına
geldiler ve
büyük üstat magister seni bekliyor dediler.christian tam soracaktı ki, daha yaşlı görünen keşiş
jestle ona susmasının daha iyi olacağını işaret ederek bizi takip edin, dedi.
Onlar,christian'ın kafasını açıkça karıştırmaya çalışarak sokaklarda uzun uzun dolaştırdılar.belki de birilerinin onları takip etmediğinden emin olmak istiyorlardı.sonunda eski bir binaya yaklaştılar ve christian'ın gözlerini bağladılar.o karşı koymadı, kaçmaya da çalışmadı.
Onlar,christian'ın kafasını açıkça karıştırmaya çalışarak sokaklarda uzun uzun dolaştırdılar.belki de birilerinin onları takip etmediğinden emin olmak istiyorlardı.sonunda eski bir binaya yaklaştılar ve christian'ın gözlerini bağladılar.o karşı koymadı, kaçmaya da çalışmadı.
İçinde bir
sükunet hüküm sürüyordu.christian, kendi sezgisine güveniyordu.gözleri sımsıkı kapatıldığından sargının altından bakmaya çalışmayı da bıraktı sadece meşe ağacından yapılmış
ağır kapıların açılmasını andıran sesiyle çok ağır bir şeyin
hareket ettiğini duyabiliyordu.
Büyük ihtimalle gizli bir geçit kapısı açılmıştı keşişlerden biri christian'ın önünde
durdu, diğeri arkasına geçti .ilerlemesi gerektiğini anlaması için arkadan öne doğru dürttü.birkaç adım attıktan sonra christian yeraltının soğuk nem kokusunu yüzünde hissetti .arkadan o tuhaf ses bir daha duyuldu.
Christian, girişi kapattıklarını düşündü.sargıyı gözlerinden çıkarttılar, fakat karanlıkta etrafı görmek imkansızdı.birinci keşiş kıvılcımla ateş yakarak meşalelerden ikisini yaktı birini kendisi aldı diğerini ötekine verdi.yeraltı dehl izlerinden geçit başladı.
Christian, girişi kapattıklarını düşündü.sargıyı gözlerinden çıkarttılar, fakat karanlıkta etrafı görmek imkansızdı.birinci keşiş kıvılcımla ateş yakarak meşalelerden ikisini yaktı birini kendisi aldı diğerini ötekine verdi.yeraltı dehl izlerinden geçit başladı.
Uzun süre
yürüdüler.christian'ın düşünmek için zamanı vardı.beni
buraya getiren ne? diye kendine sordu.bunların engizisyonun adamları olmadığından emindi. o zaman, bu adamlar onun neyi ile ilgileniyordu christian'ın kendine düşman kazanmaya bile zamanı
olmamıştı bildiği hiçbir sırda yoktu o çok iyi bir üniversitede okuyor ve iyi bir doktor olmayı arzuluyordu.
Sadece bir şey, kasabın dükkanındaki dünkü olay, bütün bunlara neden olabilirdi bu olayın da hayatında dönüm noktası olabileceği christian'ın aklına bile gelmezdi.o gün her şey yolunda gidiyordu. üniversitedeki derslerden sonra, her zaman olduğu gibi kasabın dükkanına doğru gitti ama et almak için değil.okul bursu buna müsaade etmiyordu.
Sadece bir şey, kasabın dükkanındaki dünkü olay, bütün bunlara neden olabilirdi bu olayın da hayatında dönüm noktası olabileceği christian'ın aklına bile gelmezdi.o gün her şey yolunda gidiyordu. üniversitedeki derslerden sonra, her zaman olduğu gibi kasabın dükkanına doğru gitti ama et almak için değil.okul bursu buna müsaade etmiyordu.
Latince çevirilerinden kazandığı küçük
gelirle de sadece kitap alabiliyordu.gönül işleri onu buraya çekiyordu.kasabın patrichia
adında güzel bir kızı vardı.bütün hafta boyunca christian
her gün dersten sonra kasaba uğruyordu.o gün yine
christian içeri girdi.dükkanın sahibi buraya daha, çok mu geleceksiniz? kızım için uygun
bir eş olmadığınızı ben size daha dün apaçık bir şekilde
söyledim.
Onu başkasına vereceğim.ben onun için çoktan varlıklı bir damat buldum. onun cüzdanı seninkinden daha kabarık.ama ben büyük bir doktor olacağım, zengin olacağım. dedi, christian. kasap, karşı gelmeye tahammülü olmayan bir tarzda bakın, olduğunuz zaman gelirsiniz. dedi. christian sokağa çıktı kasap, onu gözyaşlarını tutamayacağı kadar kırmıştı .
Onu başkasına vereceğim.ben onun için çoktan varlıklı bir damat buldum. onun cüzdanı seninkinden daha kabarık.ama ben büyük bir doktor olacağım, zengin olacağım. dedi, christian. kasap, karşı gelmeye tahammülü olmayan bir tarzda bakın, olduğunuz zaman gelirsiniz. dedi. christian sokağa çıktı kasap, onu gözyaşlarını tutamayacağı kadar kırmıştı .
Allah, ona neden zenginlik vermemişti? zengin olsaydı kasap onunla farklı konuşacaktı acaba patrichia'nın kalbine geden yol şişkin bir cüzdandan
mı geçiyordu bir çıkış yolu olmalıydı, üstelik kızın da ona
karşı ilgisiz olmadığını açıkça görüyordu.
Bunları düşünürken sokağın sonunda aniden bir ses duyuldu.christian sesin geldiği tarafa baktı, az ileride bir
adamın koştuğunu ve üzerlerinde dominikan tarikatine ait
giysileri olan kişilerin de onu kovaladığını gördü.adam,
orta yaşlarda biriydi ama çok hızlı koşuyordu.
Çok güçlü
biri olduğu hareketlerinden belli oluyordu.ona yetişmek
pratik olarak mümkün değildi.fakat sokağın diğer tarafında, başka bir dominikan grubu göründü. adam tuzağa
düşmüştü hiçbir çıkış yolu yoktu kasap dükkanının hizasına geldiğinde
Christian kendisi
için ortaya çıkabilecek tehlikeyi düşünmeden adamın hitonunun (giysi) kolundan tutarak onu dükkanın içerisine
çekti sevgilisi fli ziyaret ettiği o bir hafta boyunca christian
dükkanın içerisini iyice incelemişti ve gizli kapının nerede
olduğunu çok iyi biliyordu.
Christian ve yabancı kasabın
hiddetli çığlıklarına aldırmadan etle dolu tezgahın üstünden
atlayarak yan odaya geçip yedek kapıdan başka bir caddeye fırladılar.bu tarafta daha çok avlu vardı ve takipten
kurtulmak daha kolaydı.birlikte dolambaçlı sokaklardan koşarak pazar meydanına çıkıp insan kalabalığına karıştılar.
Christian, hep önden koşuyordu ve yabancının ona yetişip yetişmediğinden
emin olmak için ara sıra arkası na bakıyordu.o ise yetişmeyi bırak, kurtarıcısının önden gitmesi için ağırdan alarak
christianıda hayrete düşürüyordu.kalabalığa karışır karışmaz yabancı, gözden kayboldu.
Christian onu bulmak
için etrafına bakındı, fakat onun bütün çabaları boşunaydı.bu adam, geldiği gibi aniden ortadan kayboldu.görünüşe göre christian'ın yeraltı dehlizlerindeki yolculuğu sona eriyordu. ileride bir kapı göründü.önden giden
keşiş kapıyı açtı ve birlikte kocaman bir salona girdiler.
Birinci keşiş christian'a, büyük bir ahşap sandalyede
oturması için, eliyle işaret etti keşiş christian'a burada beklemesini söyledi, sonra da
yol arkadaşı ile beraber duvara yaklaştı ve tuğlalardan
birine gözle fark edilmeyecek bir şekilde hafifçe bastırdı.
Arkasında karanlık bir oyuk görünen gizli kapı sessizce
açıldı her iki keşiş oyuğun içerisinde kayıplara karıştı birkaç saniye geçer geçmez christianın gözünün önünde
duvar tekrar eski haline dönüştü .genç adam, salondaki
bütün kapıların gizli olup gözden saklandığını içinden geçirdi christian sandalyeye oturdu ve salonu daha dikkatlice
gözden geçirmeye başladı.
Salonda çok az eşya vardı; ortada büyük, meşe bir masa ve etrafında birkaç sandalye
vardı.onu gizli kapılardan daha çok hayrete düşüren bir şey de, içeride acayip bir kokunun olması idi yeraltı salonu taze çimen, orman çamı ve tarla çiçekleri kokuyordu.bu nasıl olabilirdi?
Christian, bu olaya bir anlam vermeye
çalıştı, ama makul bir şey bulamadı.o an dikkat ettiği
başka bir özellik de içerideki garip ışıktı büyük salon
mumlarla değil, tuhaf lambalarla ışıklandırılıyordu.sayıca
az olmalarına karşın lambalar hoş ve yumuşak bir ışık
yansıtıyordu.
Christian duvarda asılan lambalardan birine
yaklaştı onu esas ilgilendiren lambanın dış görünüşü değil yapısı idi . onu eline aldı ve her tarafını inceledi.ilginç." diye düşündü genç adam ve bu lambanın ışığı nereden geliyor? içerisinde hiç alev yok dedi.
Christian, arkasından bu ebedi lamba'dır.diyen yüksek, metalik bir ses duydu.bu ani sesten dolayı christian nerdeyse elindeki lambayı düşürecekti arkasına döndüğünde siyah pardösülü,
uzun boylu bir adam gördü.christian, dün
dominikanlardan saklanmasına yardım ettiği firariyi anında
tanıdı .ama şimdi onun üzerinde yeni pahalı bir pardösü
vardı, daha görkemli ve azametli görünüyordu.
Bu ebedi lamba'dır, diye o yeniden tekrarladı.onun
çok ilginç bir çalışma prensibi var. diye ekledi.
christian lambanın çalışma prensibi hakkında soru sormak istedi, fakat kendinin de beklemediği bir anda lambayı masaya bıraktı ve kendisine de cesur gelen bir ses tonu
ile siz kimsiniz ve beni buraya niçin getirdiniz? dedi.o sakince ben büyük üstad'ım diye cevap verdi.
Beni bu adla bizim nişanın kardeşleri çağırıyor.bu nişan, yüz yıldan çok daha önce yaratıldı tapınak şövalyeleri (tampliyer), hermetik sanatının en iyi geleneklerinden
birinin devamcısı gibi tanınır.siz simyacı mısınız? dedi,christian. şaşkındı onun gibi bir şey, dedi o "magister"di. aslında tam da öyle değil.bu sanattan hiçbir şey anlamayan insanlar bizi simyacı diye adlandırıyor.
Bizim hakkımızda farklı hikayeler uyduranlar da onlardır.bizse kendimizi sadece "mag" veya büyük işlerin şövalyeleri " diye
adlandırıyoruz.christian,bana neden gerek duydunuz? diye sordu. magister" sandalyeye oturarak ve gencide oturmaya
davet ederek.
Bu özel bir konuşmadır sana anlatacaklarımın birçoğu
senin için anlaşılır olmayabilir.sen sadece dikkatlice dinle,
dedi.christian, senin yüce bir görevin var, diye sözüne
devam etti bizim dünkü buluşmamız bir tesadüf değildi.sen bizim nişanın şövalyelerinden biri olmalısın.dahası, sen insanları peşinden götürmelisin.mag'ın bu sözlerinden sonra
Christian, ilk kez o gün
göğsünde bir heyecan hissetti bu magissterin onun adını
bilmesinden daha çok, hayatında olacak büyük değişimleri
sezdiğindendi.ben, bu tür nişan taşıyan grupların insanları içlerine
uzun süre ve ciddi bir incelemeden sonra aldıklarını duymuştum, dedi.evet, bu böyledir öyle ise beni neden böyle kolaylıkla kabul ediyorsunuz
Yoksa beni takibemi aldınız diye biraz tedirgin bir
sesle sordu,christian.hayır,seni kimse takip etmedi. sadece güç sana işaret etti bu yüzden de şimdi sen, burada, bizim nişanın en
kutsal yerinde bulunuyorsun.burada mag'ın büyük işler'i
yapılıyor.büyük İşler dediğiniz kurşun veya cıvadan altının yapılması mıdır hayır, bu böyle değil.daha doğrusu tam öyle değil.
Asil olmayan metallerin altına dönüşmesi büyük işlerin sürecinde oluyor, fakat esas olan bu değildir.o zaman esas olan nedir ayrıntıları sen kendi Büyük İşler'ini yaptıktan sonra
öğreneceksin.şimdi bu konuda konuşmak faydasız.ama, ben daha fazla öğrenmek istiyorum diye haykırdı genç christian benim sana tavsiyem şudur
Güce güvenmek.güce güven söylemesi kolay, diye düşündü, genç
adam neden ben anlaşılmayan bir görevi yerine getirmeliyim, neden nasıl oldu da, bir sihirli güç,büyük üstadın
adlandırdığı gibi, tam da beni seçmiş diye içinden geçirdi,
Christian bu sorunun cevabını aramaya çalışma, diye gencin fikirlerini okuyarak mag cevap verdi ve devam etti özellikle de şimdi, hala yolun başlangıcında olduğun bir zamanda.ama, yeter artık konuşma, diye büyük üstat ayağa
kalktı.
Duvardaki gizli kapıya yöneldiğinde bugün hala çok işimiz var.hadi gidelim, seni bizi m nişanın üst kapitulu ile tanıştıracağım. dedi.christian kalktı
ve mag'in arkasınca yürüdü.sonra durdu, masanın üstündeki lambaya baktı ve sordu
Ama büyük magister siz bana ebedi lamba'nın
nasıl yapıldığını anlatmadı nız ki simyacı güldü.senin korkuyu az hissetmen yanında mizah duygunun
olması da benim hoşuma gidiyor, dedi ve memnun bir halde ilave etti :