Fraktal Tasarım
Biyolojik sistemlerin bilgi içeriğiyle ilgili kilit soru, görece az bilgi içeren genomun, insan sistemi gibi onu tanımlayan genetik bilgiden çok daha karmaşık bir sistemi üretmesinin nasıl mümkün olduğu sorusudur bunu anlamanın bir yolu, biyolojinin tasarımlarına olasılık fraktalleri olarak bakmaktır.Belirleyici bir fraktal başlatıcı" adı verilen tek tasanın ögesinin yerine toplam olarak üreteçadı verilen birden çok ögenin konduğu bir tasarımdır.fraktal genişleme ikinci kez yinelendiğinde üreteçteki her öge bir başlatıcıya dönüşerek, yerini ikinci kuşak başlatıcıların daha küçük boyutuna indirgenerek üretecin ögelerine bırakır.
Bu süreç, yeni oluşan her üreteç ögesinin başlatıcıya dönüşerek yerini yeni ölçekli bir üretece bırakmasıyla birçok kez yinelenir.fraktal genişlemedeki her yeni kuşak, fark edilir karmaşıklık getirir ama ek tasanın bilgisi gerektirmez.bir olasılık fraktali belirsizlik ögesini ekler.
Bir belirleyici fraktal
ise her devreye girdiğinde aynı görünümdeyken, olasılık fraktali
benzer özelliklerde de olsa her seferinde farklı görünür.bir olasılık fraktalinde, her bir üreteç ögesinin uygulanmasının olasılığı
l 'den azdır.
Böylece sonuçta ortaya çıkan tasarımlar daha organik
görünüme sahip olur. Olasılık fraktalleri grafik programlarında,
dağların, bulutların, deniz kıyılarının, bitkilerin ve diğer organik
görüntülerin daha gerçekçi görünümünü elde etmek için kullanılır.
Bir olasılık fraktalinin en önemli yanı, görece az bir tasarım
bilgisinden, geniş alana yayılmış değişken ayrıntılar da dahil olmak üzere, kendini büyük oranda gösteren karmaşıklığın üretilmesini sağlamasıdır. Biyoloji de bu ilkeyi kullanır.genler tasarım
bilgisini sağlar, ama bir organizmanın ayrıntıları genetik tasarım
bilgisinden çok daha farklıdır.
Bazı gözlemciler, örneğin, her nörondaki her bir mikro yapının
(her bir tübül gibi) tam yapılanmasının gerektiği biçimde tasarlanmış olduğunu ve sistemin işleyebilmesi için tam da bu şekilde olması
gerektiğini söyleyerek, beyin gibi biyolojik sistemlerdeki ayrıntının
miktannı yanlış değerlendirmektedirler.
Ancak, beyin gibi bir biyolojik sistemin nasıl çalıştığını anlayabilmek için, önce bu sistemin genetik bilginin yinelenen, frakta! benzeri süreçler yoluyla ürettiği,
son derece ayrıntılı yapılardan çok daha basit olan (yani, çok daha az
bilgi içeren) tasanın ilkelerini anlamamız gerekir.
İnsan genomunun
tamamında yalnızca sekiz yüz milyon bitlik bilgi yer alır, veri sıkıştırma uygulandıktan sonra ise yalnızca otuz ile yüz milyon bitlik bilgi söz konusu olur.bu, tam gelişmiş bir insan beynindeki tüm nöron
bağlantılarının ve nöro-ileticilerindeki yoğunlaşma örüntülerinin
karşıladığından tam yüz milyon kez daha az bilgidir.
İvmelenen getiriler yasasının ilkelerinin birinci bölümde ele
aldığımız evrelerde nasıl geçerli olduğunu düşünün. Amino asitlerin birleşerek proteinleri, nükleik asitlerin birleşerek RNA zincirlerini oluşturması, biyolojinin temel paradigmasını belirlemiştir.
Kendiliğinden kopyalanan İkinci Evre RNA zincirleri sonra da
DNA evrimsel deneylerin sonuçlarını kaydetmenin sayısal yöntemini sağlamıştır.daha sonra, akılcı düşünceyle üçüncü evre karşılayıcı bir uzantıyı başparmak birleştiren bir türün evrimi
biyolojiden teknolojiye kadar dördüncü evre temel bir paradigma değişimine yol açmıştır.
Yaklaşmakta olan temel paradigma
değişimi ise biyolojik düşünceden, biyolojik ile biyolojik olmayan
düşünceyi birleştiren, biyolojik olarak tasarımlanıp biyolojik beyinlerin ters mühendislik işlemiyle sonuca götürülen süreçlerle
oluşan bir karma paradigmaya
Beşinci Evre) doğru olacaktır.bu evrelerin zamanlamasını inceleyecek olursak, bunların sürekli hızlanan bir sürecin parçası olduğunu görürüz. canlı formların evrimindeki ilk adımlar için ilkel hücreler, DNA milyarlarca
yıl gerekmiş, ardından ilerleme hızlanmıştır.
Kambriyen patlama sırasında başat paradigma değişimleri yalnızca on milyon yıl sürmüştür.ardından, milyonlarca yıllık bir sürede insansılar, yalnızca birkaç yüz bin yıllık sürede ise Homo sapiens ortaya çıkmıştır. teknoloji üreten türün ortaya çıkmasıyla da üstel hız,
Kambriyen patlama sırasında başat paradigma değişimleri yalnızca on milyon yıl sürmüştür.ardından, milyonlarca yıllık bir sürede insansılar, yalnızca birkaç yüz bin yıllık sürede ise Homo sapiens ortaya çıkmıştır. teknoloji üreten türün ortaya çıkmasıyla da üstel hız,
DNA güdümlü protein sentezi yoluyla gerçekleşen evrim için aşırı derecede artmış ve evrim, insan tarafından yaratılan teknolojiye kaymıştır.