Dilekleriniz Nasıl Gerçek Oluyor
Daha önce de söylediğim gibi, önce dileklerim gerçekleşti, sonra nasıl olduğunu anladım.yani bir yöntem bulup onu kullanmadım, zaten farkında olmadan kullandığım bir yöntem vardı varmış ben onun ne olduğunu keşfettim.Olanlardan, daha doğrusu farkına vardıklarımdan birkaç örnek vereyimArkadaşımın evinde gördüğüm ve bir an için “ne güzelmiş” diye gözümün takıldığı gümüş çanak ertesi gün hediye paketinden çıktı. gerçekten ertesi gün.yaptıkları mavi turu anlatan arkadaşımı dinlerken, bunun ne hoş olacağı geçmişti aklımdan.ondan sonraki birkaç yıl tatillerimiz hep denizde ve teknede geçti. Otelde tatil yapmayı özler oldum
Resmini görüp bayıldığım, ama gitmeyi aklımdan bile geçirmediğim bir karayip adasında, birdenbire ortaya çıkan bir iş sebebiyle 2 ay yaşadım bir arkadaşımın bebeğini annesine sarılmış, yüzünü avucunun içine alarak öperkenki halini gördüğümde hissettiklerimi şimdi bile hatırlarım çocuk sahibi olmamın sebebidir bu görüntü.
Dilekleriniz Nasıl Gerçek Olacak |
Sonra oğlum da o arkadaşın bebeğine benzedi pek çok yönden, hepsi de beni zorlayan huylardı lansmanında bulunduğum ve ağzım açık seyrettiğim arabaya, pek imkan dahilinde olmamasına rağmen sahip olma fırsatım oldu; hatta bir sonraki arabam da onun başka bir rengiydi bunlar bir solukta aklıma gelenler.
Canımın çektiği
yemeği tabağımda bulmam, özlediğim arkadaşıma rastlamam, katılmak
istediğim ama fazla lüks bulduğum bir workshop için gereken parayı,
çekmecemin köşesinde unuttuğum zarfta bulmam (tam olarak o miktar),
gitmek istemediğim ama söz verdiğim için gitmek zorunda olduğum
toplantının iptal edilmesi gibi şeyleri ise artık sıradan gündelik
olaylar olarak görüyorum.
Tüm bunlarda ne yaptığımı düşündüğümde şunu buldum dile getirmemiş, hatta kendime bile söylememiştim - İstememiştim - Sadece bir an için gönülden sevgi duymuştum, (bir yere gitmemeye sevgi duymak zor anlaşılır bir tarif, içtenlikle öyle hissetmek de diyebiliriz.) Gönülden sevgi duymanın benim için nasıl bir şey olduğunu size tarif etmek istiyorum.
Şimdiye kadar katıldığım tüm eğitimlerde gördüğüm bir şey var şöyle hissedin böyle hissedin bırakın gitsin gibi komutlar, bazı insanların benim de aklını karıştırıp, onları tam olarak ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını bilememeye ve yaptıktan sonra da acaba doğru mu yaptım diye şüphe duymaya itiyor. Şüphe ve endişe de enerjinin akışını bozan en güçlü etkenler sizin böyle bir şey yaşamamanız için ben, ne demek istediğimi önce kısaca tarif edip, sonra da örneklerle anlatmaya çalışacağım.
Gönülden sevgi duymak derken, tıpkı gönülden yaratmak gibi, düşünceler ve kelimeler olmaksızın,o duyguyu hisler ve resimler halinde yaşamayı, hissetmeyi kastediyorum. Bir şeyi düşünce ve kelime haline getirdiğinizde, mantıksal bir yol izler, ister istemez; ve orada ikilikler (dualite) oluşur, barış beraberinde savaşı, sevgi nefreti, bolluk kıtlığı çağrıştırır.
Oysa ki duygularda, çoğu zaman anlatılacak gibi değil” diye de tarif ettiğimiz bir durum vardır. Resim gibidir, yaşanıyor gibidir, ve tarifi ve dolayısıyla karşıtı da yoktur.duyguları genel olarak isimlendirmeyi sevmem ben; isimlendirmek, önceden yaşanmış bir şeylere benzetmek gibi geliyor; ya ilk defa yaşanan bir duyguysa bu, veya herkesin bildiğinden farklı tarafları varsa; ya da karşımdaki o kelimeden benim anladığımdan farklı şeyler anlıyorsa
Birisi için “aşık oldu” desek, herkes kendisi aşkı nasıl yaşıyorsa onu anlar. Halbuki aşık olduğu kıza bakışının resmini göstersek, belki daha belirleyici olur. Yine de tam değil ama en azından daha yakın..
Suyu bilmeyen birine ıslağın ne olduğunu anlatın bakalım, resim de gösterseniz, çok bir şey ifade etmez, bir defa ıslanması gerekir!!) İşte gönülden sevgiyi anlık hissetmek benim için şunlara benzer: -
Tüm bunlarda ne yaptığımı düşündüğümde şunu buldum dile getirmemiş, hatta kendime bile söylememiştim - İstememiştim - Sadece bir an için gönülden sevgi duymuştum, (bir yere gitmemeye sevgi duymak zor anlaşılır bir tarif, içtenlikle öyle hissetmek de diyebiliriz.) Gönülden sevgi duymanın benim için nasıl bir şey olduğunu size tarif etmek istiyorum.
Şimdiye kadar katıldığım tüm eğitimlerde gördüğüm bir şey var şöyle hissedin böyle hissedin bırakın gitsin gibi komutlar, bazı insanların benim de aklını karıştırıp, onları tam olarak ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını bilememeye ve yaptıktan sonra da acaba doğru mu yaptım diye şüphe duymaya itiyor. Şüphe ve endişe de enerjinin akışını bozan en güçlü etkenler sizin böyle bir şey yaşamamanız için ben, ne demek istediğimi önce kısaca tarif edip, sonra da örneklerle anlatmaya çalışacağım.
Gönülden sevgi duymak derken, tıpkı gönülden yaratmak gibi, düşünceler ve kelimeler olmaksızın,o duyguyu hisler ve resimler halinde yaşamayı, hissetmeyi kastediyorum. Bir şeyi düşünce ve kelime haline getirdiğinizde, mantıksal bir yol izler, ister istemez; ve orada ikilikler (dualite) oluşur, barış beraberinde savaşı, sevgi nefreti, bolluk kıtlığı çağrıştırır.
Oysa ki duygularda, çoğu zaman anlatılacak gibi değil” diye de tarif ettiğimiz bir durum vardır. Resim gibidir, yaşanıyor gibidir, ve tarifi ve dolayısıyla karşıtı da yoktur.duyguları genel olarak isimlendirmeyi sevmem ben; isimlendirmek, önceden yaşanmış bir şeylere benzetmek gibi geliyor; ya ilk defa yaşanan bir duyguysa bu, veya herkesin bildiğinden farklı tarafları varsa; ya da karşımdaki o kelimeden benim anladığımdan farklı şeyler anlıyorsa
Birisi için “aşık oldu” desek, herkes kendisi aşkı nasıl yaşıyorsa onu anlar. Halbuki aşık olduğu kıza bakışının resmini göstersek, belki daha belirleyici olur. Yine de tam değil ama en azından daha yakın..
Suyu bilmeyen birine ıslağın ne olduğunu anlatın bakalım, resim de gösterseniz, çok bir şey ifade etmez, bir defa ıslanması gerekir!!) İşte gönülden sevgiyi anlık hissetmek benim için şunlara benzer: -
Çok sıcak bir havada, içecek suyunuz yokken, kana kana su içen birinin
gözünüze çarptığı an hissettikleriniz anlıkbirşey bu, düşünce,
akıldan birşey geçirme falan değil, bir an o resme kenetlenmek gibi çok tatlı bir yavru kedi veya gülücükler dağıtan güzel bir bebek
gördüğünüz anda hissettiğiniz benim de olsa gibi değil bunlar
düşünce
Çocuğunuzu podyuma çıkmış birincilik ödülü alırken gördüğünüzde hissettikleriniz.. Veya başka birinin o ödülü alırken imrenerek duyduğunuz his.. - Benim yaşadığım daha dramatik bir şey var, 6 yaşında geçirdiğim rahatsızlık yüzünden, bir yaz boyunca dondurma yemem yasakken, gittiğimiz yeni doktorun, “yoo yiyebilir” dediği an ve ardından yediğim dondurmaya karşı hissettiklerim; ve o günden şimdiye kadar yediğim tüm dondurmalara karşı hissettiklerim
Bunlar benim için gönülden sevgi”. Saf, ard niyetsiz, hesapsız, kitapsız, bir beklentiye bağlı olmayan, en ufak bir olumsuzluk içermeyen, gösteriş amaçlı olmayan; sadece SEVGİ. Doğru dürüst anlatamamış olabilirim, çünkü gerçekten de anlatılır gibi değil.. Bazı şeyler anlatılmaz yaşanır ya, bu da öyle.
Uzakdoğuda bir turist bir ustayı dua ederken seyrediyormuş. Dua bittiğinde ustanın yanına gidip "dua edişinizi izledim" demiş. Usta dönüp bakmış. "Sen benim dua edişimi değil, duaya hazırlanışımı izledin sadece" diye cevap vermiş. Gerçekten de tıpkı istemek gibi dua etmek de hislerle olan bir şey, kullanılan sözcükler ve ritüeller o hissi yakalayabilmek için yapılan hazırlıklardan öte bir şey değil.
Onun için bana garip geliyor, iki defa mı üç defa mı şöyle yapayım, böyle yapayım diye sorulduğunda. Nasıl istersen öyle yap, istersen beş defa yap, istersen perende atarken yap, istersen hiç yapma. Sen o hissi yakaladıktan sonra, gerisi teferruat.. Bu duyguya coşku ve sevinç karışması sonucu etkilemiyor, etkiliyorsa da olumlu yönde etkiliyor.
Aman dikkat, kıskançlık, ihtiras, hırs gibi olumsuz duygular karışmasın. Hele ego, yanına bile yaklaşmasın! Özetlemek gerekirse, buraya kadar altı çizilecek üç şeyden bahsettik. - Evrenin her şekilde hizmetimizde olduğuna inanmak. - Stresten uzak, gevşemiş haldeyken (alpha halinde diyelim) dilekte bulunmak. Sözle değil, hisle ifade etmek. -
Arzulanan şeye karşı gönülden sevgi duymak (o şeye baktığınızda, o an hissettiğiniz yoğun duygu... ondan başka her şeyin yok olması... ne diyeyim başka bilmiyorum... olduğunda veya olmuşsa anlarsınız..) Buna zihnimizin basit işleyişini de unutmamayı ekleyebiliriz.
Devam
etmeden önce size söylemek istediğim birşey var.
Sık sık bahsettiğim gibi, nerede ilgimi çeken bir konu bulsam, gidip
eğitimine katıldım, hala da katılıyorum. Bunlardan bir kısmı ruhsal
gelişimle, şifayla ilgiliydi. Bir kısmı kişisel gelişim çalışmalarıydı
ve bir kısmı da bilgi ve beceri sahibi olmak istediğim konulardaki
teknik eğitimlerdi.
Bu çalışmaların hiçbirinde sınava girip belge almadığım gibi, hocaların istediği yaklaşımı da göstermedim. (Bir iki diplomam var, yalan söylemeyeyim, ama onlar gerçekten çok yoğun çalışmalardı.) Aynı konuda farklı hocalarla çalıştığım, farklı yaklaşımları denediğim; her ikisini de kabullendiğim, veya reddettiğim de oldu.
Size söylemek istediğim eğitimleri çalışmaları, metodları burada anlattıklarım dahil öğrenin, uygulayın ama kendi aklınızı, sezgilerinizi, amaçlarınızı da işin içine katarak, kendi sentezinizi oluşturun onların bir araç olduğunu unutmayın benim için çalışan sizin için çalışmayabilir benim zayıflama yöntemim sizinkinden farklı olabilir tıpkı karar vermek gibi kabullenmek de aklın çalışmasına son verir hiç kimse gibi olmayın, sizin kendi birikimlerinizle oluşturduğunuz size özel yöntemler olsun.
Burada okuduklarınızdan da, beğendiğinizi, kendi şartlarınıza, inançlarınıza uygun bulduklarınızı uygulayın, bazılarını değiştirerek uygulamayı deneyin, bazılarını modifiye edin, kendi bildiğiniz başka şeylerle karıştırın. Her ne yaparsanız, yapın, kendi metodunuzu oluşturun.
Herhangi birinin yolundan gitmek, onun vardığı yere varmayı hedeflemektir, “onun kadar” iyi olmayı istemektir; halbuki sizin çok daha ilerilere gidecek potansiyeliniz olmadığı ne malum? Bir hocam ne zaman öğrettiği şeyi daha kolay yoldan yapmaya çalışsam - ki ben her zaman varsa kolay yolu bulmaya programlanmışım selva, kolay yolu olsa biz kullanırdık” derdi.
Nasıl yani?” Sağır kurbağayı hatırlayın, “imkansız” diyorlar, kabul mü etmek lazım? Bir arkadaşım vardı, hayal kurarken bile “keşke benim olsa” dediği şeyler hep maddi olarak gücünün yeteceği şeylerdi.
Bir türlü ikna edemezdim hayal kurarken limitin gökyüzü olduğuna. “Sihirli bir değneğin varmış gibi hayal kursana” deyip dururdum.
Benim şurada anlattıklarımı tesadüf edip de okuyabilecek hocalarım var ve ben yazarken hep aklımdan şunu geçirdim belki de şu hocam burayı okursa o öyle değil aslında der diğeri şurayı okurken sen o konular hakkında yeterli bilgi sahibi değilsin” diyebilir bundan, önce çekindim, sonra da kendime şöyle dedim benim hedefim farklıydı, onların gittiği yere, ki oraya henüz onlar da varmamışlardı gitmek gibi bir niyetim yoktu; işime yarayacak bilgileri alıp kendi yoluma devam ettim hep.
Zaman içinde çok farklı kişilerden, çok farklı şeyler öğrendim; ve hepsini birbirine eklerken hepsinin toplamından daha fazla şey çıktı ortaya.” İlkokul 5'e giden bir çocuk 1. sınıflara matematik öğretebilir ama matematik konusunun tamamına pek de hakim olduğu söylenemez.
Ben belki şu anda ilkokul 3 te gibiyim; ama 1. sınıfların da 5 sınıfların da benden öğreneceği şeyler olabilir; tıpkı benim de onlardan öğreneceklerim olduğu gibi.yıllardır evime gelen yardımcımdan dinlediğim bir hikaye bir bilge dağda dolaşırken bir çobana rastlamış.
Çoban çok param olsun, çarığım dolsun diye söyleniyormuş.bilge ne yaptığını sormuş.dua ediyorum demiş çoban.oğlum dua öyle edilmez diyerek bilge çobana dua etmeyi öğretmiş ve hadi kolay gelsin deyip yola koyulmuş çoban tam öğrendiklerini yapacak, bir yerde aklı karışmış.
Bilgenin arkasından koşmuş, ona sandala binmiş gölü geçerken yetişmiş. “Nasıldı unuttum hocam” diye. Bilge bakmış, çoban suyun üzerinde, topraktaymışcasına koşarak kendisine yaklaşıyor. “Oğlum sen nasıl biliyorsan öyle yap” demiş.
Okuduklarınız, dinledikleriniz, deneyimledikleriniz arasında hiçbiri size doğal gelmiyorsa, o zaman hiçbirini uygulamayın derim.rahat hissetmediğiniz elbisenin içinde güzel görünemeyeceğiniz gibi, rahatsız olduğunuz bir çalışmayı yaparken, tekniği denerken de başarılı olamazsınız. Taocuların en sevdiği şey, yapacakları şeyi hiç çaba göstermeden yapmaktır.
Ben de Taocuları çok severim. Mesela karınları acıkınca yemek yiyip, uykuları gelince uyumaya inanırlar. Saat geç olmuş diye yatağa gitmeyi, öğlen olmuş diye yemek yemeyi, siz ne kadar akıllıca buluyorsunuz bilmem. Benjamin Hoff’un “The Tao of Pooh/ Pooh Ayının Tao’su” adlı kitabından çok hoşuma giden minik bir alıntı,
Taocu yaklaşımın basitliği ve yalınlığına örnek olsun piglet,pooh ayı'ya sormuş sabah uyandığında kendine söylediğin ilk şey nedir pooh kahvaltıda ne var sen ne dersin piglet ben bugün heyecan verici ne olacak acaba' derim pooh bir an düşünüp şöyle demiş aynı şey Dileklerinizin gerçek olması için de bazen en etkili yöntem, en basit, en doğal olan ve herkesin bildiği yöntemdir.
Mesela Hıdrellez’de gül ağacına dilek asmak gibi basit bir inanışımız var bizim.bu adet toplumumuzca o kadar uzun zamandır rağbet görüyor ki, enerji seviyesi doruklara ulaşmış olmalı hıdrellez’de tuttuğu dileği gerçekleşmiş o kadar çok insan gördüm ki çizilen evlerin birebir aynıları- ki annem orlando’da gördüğü teraslı bir evin resmini çizip, aynısını emirgan’da bulmuş ve yıllarca orada yaşamıştır istenilen üniversiteye yıllar geçse de sonunda dönüp gelinmesi
Boğaziçi üniversitesi’ne girmek isteyen bir tanıdığım, sınavı kazanamayıp amerika’ya gitmesine rağmen, hiç aklında yokken 2 sene sonra boğaziçi üniversitesi’ne geri geldi; fark ettiğinde de yaa, ben kazanayım dememiştim, gireyim demiştim diye gülüyordu tarif edilen tipte kişilerle evlenilmesi, tarif edilen işlerde çalışılması yani kısaca size, beni dinleyin hıdrellez’i es geçmeyin diyorum.
Balkonunuza koyacağınız bir saksı güle, veya komşunun bahçesindeki gül ağacına bakar. bilmeyenler için kısaca kendi yöntemimi anlatayım ben akşam güneş batarken dileklerimi spontan olarak, önceden kurgulayıp hazırlamadan, yazdığım bir kağıdı gül dalına iliştiririm ve ertesi sabah da daldan alıp, götürüp bir yerden denize atarım.
Bir sürü başka tarzını da duydum, ama ben bundan memnunum, tavsiye ederim, çok da kolay bunların hiçbirisi size yakın gelmiyorsa, gerçekten inandığınız, hissettiğiniz, istediğiniz şeyleri doğru seçin ve net olun.bu bile yeterli.yani “yakışıklı bir kocam olsun” deyip de, içinizde “kocam yakışıklı olursa, peşini bırakmazlar, o da beni aldatır” gibi bir inanç taşımayın.
Zihniniz evrenle bir olup, sizi aldatacak bir adamla evlenmenize asla izin vermez. ya yakışıklı adamdan vazgeçin, dileğinizi yeniden formüle edin, ya da yakışıklı adamın sizi eninde sonunda aldatacağı inancından kurtulun ve örneğin sadakat duygusu gelişmiş yakışıklı bir koca dileyin
Dilek,
Duygu,
Eğitmen,
Farkındalık,
Hedef,
Hıdrellez,
His,
Sevgi,
Zayıflama
Ol Deyin Olsun Dengede Olmak
Çocuğunuzu podyuma çıkmış birincilik ödülü alırken gördüğünüzde hissettikleriniz.. Veya başka birinin o ödülü alırken imrenerek duyduğunuz his.. - Benim yaşadığım daha dramatik bir şey var, 6 yaşında geçirdiğim rahatsızlık yüzünden, bir yaz boyunca dondurma yemem yasakken, gittiğimiz yeni doktorun, “yoo yiyebilir” dediği an ve ardından yediğim dondurmaya karşı hissettiklerim; ve o günden şimdiye kadar yediğim tüm dondurmalara karşı hissettiklerim
Bunlar benim için gönülden sevgi”. Saf, ard niyetsiz, hesapsız, kitapsız, bir beklentiye bağlı olmayan, en ufak bir olumsuzluk içermeyen, gösteriş amaçlı olmayan; sadece SEVGİ. Doğru dürüst anlatamamış olabilirim, çünkü gerçekten de anlatılır gibi değil.. Bazı şeyler anlatılmaz yaşanır ya, bu da öyle.
Uzakdoğuda bir turist bir ustayı dua ederken seyrediyormuş. Dua bittiğinde ustanın yanına gidip "dua edişinizi izledim" demiş. Usta dönüp bakmış. "Sen benim dua edişimi değil, duaya hazırlanışımı izledin sadece" diye cevap vermiş. Gerçekten de tıpkı istemek gibi dua etmek de hislerle olan bir şey, kullanılan sözcükler ve ritüeller o hissi yakalayabilmek için yapılan hazırlıklardan öte bir şey değil.
Onun için bana garip geliyor, iki defa mı üç defa mı şöyle yapayım, böyle yapayım diye sorulduğunda. Nasıl istersen öyle yap, istersen beş defa yap, istersen perende atarken yap, istersen hiç yapma. Sen o hissi yakaladıktan sonra, gerisi teferruat.. Bu duyguya coşku ve sevinç karışması sonucu etkilemiyor, etkiliyorsa da olumlu yönde etkiliyor.
Aman dikkat, kıskançlık, ihtiras, hırs gibi olumsuz duygular karışmasın. Hele ego, yanına bile yaklaşmasın! Özetlemek gerekirse, buraya kadar altı çizilecek üç şeyden bahsettik. - Evrenin her şekilde hizmetimizde olduğuna inanmak. - Stresten uzak, gevşemiş haldeyken (alpha halinde diyelim) dilekte bulunmak. Sözle değil, hisle ifade etmek. -
Arzulanan şeye karşı gönülden sevgi duymak (o şeye baktığınızda, o an hissettiğiniz yoğun duygu... ondan başka her şeyin yok olması... ne diyeyim başka bilmiyorum... olduğunda veya olmuşsa anlarsınız..) Buna zihnimizin basit işleyişini de unutmamayı ekleyebiliriz.
Dileklerin Gerçekleşmesi |
Bu çalışmaların hiçbirinde sınava girip belge almadığım gibi, hocaların istediği yaklaşımı da göstermedim. (Bir iki diplomam var, yalan söylemeyeyim, ama onlar gerçekten çok yoğun çalışmalardı.) Aynı konuda farklı hocalarla çalıştığım, farklı yaklaşımları denediğim; her ikisini de kabullendiğim, veya reddettiğim de oldu.
Size söylemek istediğim eğitimleri çalışmaları, metodları burada anlattıklarım dahil öğrenin, uygulayın ama kendi aklınızı, sezgilerinizi, amaçlarınızı da işin içine katarak, kendi sentezinizi oluşturun onların bir araç olduğunu unutmayın benim için çalışan sizin için çalışmayabilir benim zayıflama yöntemim sizinkinden farklı olabilir tıpkı karar vermek gibi kabullenmek de aklın çalışmasına son verir hiç kimse gibi olmayın, sizin kendi birikimlerinizle oluşturduğunuz size özel yöntemler olsun.
Burada okuduklarınızdan da, beğendiğinizi, kendi şartlarınıza, inançlarınıza uygun bulduklarınızı uygulayın, bazılarını değiştirerek uygulamayı deneyin, bazılarını modifiye edin, kendi bildiğiniz başka şeylerle karıştırın. Her ne yaparsanız, yapın, kendi metodunuzu oluşturun.
Herhangi birinin yolundan gitmek, onun vardığı yere varmayı hedeflemektir, “onun kadar” iyi olmayı istemektir; halbuki sizin çok daha ilerilere gidecek potansiyeliniz olmadığı ne malum? Bir hocam ne zaman öğrettiği şeyi daha kolay yoldan yapmaya çalışsam - ki ben her zaman varsa kolay yolu bulmaya programlanmışım selva, kolay yolu olsa biz kullanırdık” derdi.
Nasıl yani?” Sağır kurbağayı hatırlayın, “imkansız” diyorlar, kabul mü etmek lazım? Bir arkadaşım vardı, hayal kurarken bile “keşke benim olsa” dediği şeyler hep maddi olarak gücünün yeteceği şeylerdi.
Bir türlü ikna edemezdim hayal kurarken limitin gökyüzü olduğuna. “Sihirli bir değneğin varmış gibi hayal kursana” deyip dururdum.
Benim şurada anlattıklarımı tesadüf edip de okuyabilecek hocalarım var ve ben yazarken hep aklımdan şunu geçirdim belki de şu hocam burayı okursa o öyle değil aslında der diğeri şurayı okurken sen o konular hakkında yeterli bilgi sahibi değilsin” diyebilir bundan, önce çekindim, sonra da kendime şöyle dedim benim hedefim farklıydı, onların gittiği yere, ki oraya henüz onlar da varmamışlardı gitmek gibi bir niyetim yoktu; işime yarayacak bilgileri alıp kendi yoluma devam ettim hep.
Zaman içinde çok farklı kişilerden, çok farklı şeyler öğrendim; ve hepsini birbirine eklerken hepsinin toplamından daha fazla şey çıktı ortaya.” İlkokul 5'e giden bir çocuk 1. sınıflara matematik öğretebilir ama matematik konusunun tamamına pek de hakim olduğu söylenemez.
Ben belki şu anda ilkokul 3 te gibiyim; ama 1. sınıfların da 5 sınıfların da benden öğreneceği şeyler olabilir; tıpkı benim de onlardan öğreneceklerim olduğu gibi.yıllardır evime gelen yardımcımdan dinlediğim bir hikaye bir bilge dağda dolaşırken bir çobana rastlamış.
Çoban çok param olsun, çarığım dolsun diye söyleniyormuş.bilge ne yaptığını sormuş.dua ediyorum demiş çoban.oğlum dua öyle edilmez diyerek bilge çobana dua etmeyi öğretmiş ve hadi kolay gelsin deyip yola koyulmuş çoban tam öğrendiklerini yapacak, bir yerde aklı karışmış.
Bilgenin arkasından koşmuş, ona sandala binmiş gölü geçerken yetişmiş. “Nasıldı unuttum hocam” diye. Bilge bakmış, çoban suyun üzerinde, topraktaymışcasına koşarak kendisine yaklaşıyor. “Oğlum sen nasıl biliyorsan öyle yap” demiş.
Okuduklarınız, dinledikleriniz, deneyimledikleriniz arasında hiçbiri size doğal gelmiyorsa, o zaman hiçbirini uygulamayın derim.rahat hissetmediğiniz elbisenin içinde güzel görünemeyeceğiniz gibi, rahatsız olduğunuz bir çalışmayı yaparken, tekniği denerken de başarılı olamazsınız. Taocuların en sevdiği şey, yapacakları şeyi hiç çaba göstermeden yapmaktır.
Ben de Taocuları çok severim. Mesela karınları acıkınca yemek yiyip, uykuları gelince uyumaya inanırlar. Saat geç olmuş diye yatağa gitmeyi, öğlen olmuş diye yemek yemeyi, siz ne kadar akıllıca buluyorsunuz bilmem. Benjamin Hoff’un “The Tao of Pooh/ Pooh Ayının Tao’su” adlı kitabından çok hoşuma giden minik bir alıntı,
Taocu yaklaşımın basitliği ve yalınlığına örnek olsun piglet,pooh ayı'ya sormuş sabah uyandığında kendine söylediğin ilk şey nedir pooh kahvaltıda ne var sen ne dersin piglet ben bugün heyecan verici ne olacak acaba' derim pooh bir an düşünüp şöyle demiş aynı şey Dileklerinizin gerçek olması için de bazen en etkili yöntem, en basit, en doğal olan ve herkesin bildiği yöntemdir.
Nasıl Dilek Dilenir |
Mesela Hıdrellez’de gül ağacına dilek asmak gibi basit bir inanışımız var bizim.bu adet toplumumuzca o kadar uzun zamandır rağbet görüyor ki, enerji seviyesi doruklara ulaşmış olmalı hıdrellez’de tuttuğu dileği gerçekleşmiş o kadar çok insan gördüm ki çizilen evlerin birebir aynıları- ki annem orlando’da gördüğü teraslı bir evin resmini çizip, aynısını emirgan’da bulmuş ve yıllarca orada yaşamıştır istenilen üniversiteye yıllar geçse de sonunda dönüp gelinmesi
Boğaziçi üniversitesi’ne girmek isteyen bir tanıdığım, sınavı kazanamayıp amerika’ya gitmesine rağmen, hiç aklında yokken 2 sene sonra boğaziçi üniversitesi’ne geri geldi; fark ettiğinde de yaa, ben kazanayım dememiştim, gireyim demiştim diye gülüyordu tarif edilen tipte kişilerle evlenilmesi, tarif edilen işlerde çalışılması yani kısaca size, beni dinleyin hıdrellez’i es geçmeyin diyorum.
Balkonunuza koyacağınız bir saksı güle, veya komşunun bahçesindeki gül ağacına bakar. bilmeyenler için kısaca kendi yöntemimi anlatayım ben akşam güneş batarken dileklerimi spontan olarak, önceden kurgulayıp hazırlamadan, yazdığım bir kağıdı gül dalına iliştiririm ve ertesi sabah da daldan alıp, götürüp bir yerden denize atarım.
Bir sürü başka tarzını da duydum, ama ben bundan memnunum, tavsiye ederim, çok da kolay bunların hiçbirisi size yakın gelmiyorsa, gerçekten inandığınız, hissettiğiniz, istediğiniz şeyleri doğru seçin ve net olun.bu bile yeterli.yani “yakışıklı bir kocam olsun” deyip de, içinizde “kocam yakışıklı olursa, peşini bırakmazlar, o da beni aldatır” gibi bir inanç taşımayın.
Zihniniz evrenle bir olup, sizi aldatacak bir adamla evlenmenize asla izin vermez. ya yakışıklı adamdan vazgeçin, dileğinizi yeniden formüle edin, ya da yakışıklı adamın sizi eninde sonunda aldatacağı inancından kurtulun ve örneğin sadakat duygusu gelişmiş yakışıklı bir koca dileyin
Dilek,
Duygu,
Eğitmen,
Farkındalık,
Hedef,
Hıdrellez,
His,
Sevgi,
Zayıflama
Ol Deyin Olsun Dengede Olmak