Ruh Ve Beden
Dünyada malını mülkünü kaybedip iflasın eşiğine gelenler için dahi ikinci bir şans kapıyı kolay kolay çalmazken, bunlarla kıyas kabul etmeyen bir sermayeyi, sayılı nefesleri heba edenler için bir teselli kaynağı bulunmuştur.Dünyaya bir daha gelir, kaldığınız yerden devam edersiniz. Kaynağını Budizm ve Hindu dinlerinden alan bu inanca göre, dünya, bir okuldur. Ruh, yeterli tekamül (olgunluk) derecesine ulaşıncaya kadar bedenlenip durarak bu okulu ikmâl eder.
İnanıp da salih amel işlerseniz, bu âleme yeniden gelmenize gerek kalmaz; okuldan mezun olursunuz. Yok eğer dünyanın zevk ve sefâsına dalarsanız, bu inanca göre yine de endişeye gerek yoktur. Birkaç kere daha gelir, eksiklerinizi tamamlarsınız.
Sadece İslam değil, bütün semâvî dinler, bu inanışı (reenkarnasyon inancını) reddeder. Çünkü bu dinlerle esas olan kıyâmet, haşir (öldükten sonra toplu diriliş), cennet ve cehennem gibi kavramlar, yeniden doğma safsatasına kurban edilerek inkâr edilmiş olur.
Bu inancın sahipleri, aramızda iki kimlikle dolaşmaktadır. Birinci kimlik, oldukça eskidir.Dinin gerekliliğini dahi bilmeyen, ancak kendini cemiyete mürşid ve şeyh gibi takdim edip cahil halkı kandıran bazı yol kesiciler vardır ki, bu inancı tevil yoluyla yaymaya çalışır, farkında olmadan küfre girer ve kendine uyanları da küfre sokarlar. Sorarsanız, ne kıyameti inkar ederler, ne ahireti, cennet ve cehenneme de inançları tamdır
Güya tenasüh (reenkarnasyon) inancı ile İslâm'ı telif (!) etmişlerdir. Bir yandan inanır görünürken diğer taraftan da bu kavramları tevil ederek (ve İslam'a uyarlamaya çalışarak) Kurân'ı manalarından saptırırlar.
Onlara göre cennet, bu dünyaya sağlıklı, mutlu ve zengin olarak gelip refah içinde yaşamak, cehennem ise hasta, sakat ve yoksul olarak gelip çile ve eziyet çekmektir. Kıyamet, kişinin ölümü, kabir anne rahmi, haşir ise tenasüh (reenkarnasyon) yolu ile tekrar dünyaya gelmesidir. Görüldüğü gibi bunların itikatları bütündür (!) Güya hiçbir şeyi de inkâr etmemişlerdir.
İkinci grubu ise, ispirtizmacı şarlatanlar oluşturur. Bunlar, ya ruh (ki, aslınca cin) çağırarak durumu bizzat ölülerin (!) ağzından öğrenir ya da hipnotize ettikleri medyumlar üzerinde ekminezi (geriye girme) tecrübeleri yaparak bu kişilerin önceki hayatlarına ait bilgiler edinirler.
Bu ikinci gruptaki insanların illa da Müslüman gözükme gibi kaygıları da olmadığından pervasız davranırlar. Nitekim bunlardan biri, kıyameti inkar konusunda şöyle demektedir:
İnsan, kıyametten sonra dirilecekse, bedenlerinden hangisi olarak dirilecek? Hepsiyle birden olamayacağına göre, kıyamet, ayağa kalkmak, yani şuurlanmak demektir."
Görüldüğü gibi, dünyaya birçok defa gelip gitme düşüncesi, semavi dinlerin bildirdiği haşr gerçeğiyle tenakuza düşmüş ve haşrin tevili gerekmiştir. Haşir olmayınca, cennet ve cehennemlerim varlığı da elbette bilinen şekliyle düşünülemez. Nitekim başka bir ruhçu da şöyle demektedir:
Cenneti de cehennemi de yaratanlar ve içinde yaşayanlar, bizleriz İspirtizmacı (ruhçu)ları ayeti kerime ile ikaz mümkün değildir. Çünkü onlar Peygamberin yerine yarı deli medyumlarını, Cebrail'in yerine de İblis'i ve ordusunu koymuşlardır. Bunların, iddialarına dayanak yaptıkları iki hadise vardır
1...Dünyanın ve memleketimizin belirli yörelerinde doğan bazı çocuklar, geçmişte yaşayıp da ölmüş kişilere ait bir kısım hatıraları aynen görüp geçirmiş gibi nakletmekte, hatta vücutlarında bazı izler, onların zamanında aldıkları yara-bere türünden izlere benzemektedir.
2... Hipnotizma celselerinde uyutulup hafızaları geriye doğru kurcalanan kişilerden bazıları, doğum öncesi tarihlere götürüldüklerinde, adeta başka bir kimliğe bürünmekte, değişik bir insanın hayatından bahsetmektedir.
Bu olaylardan ilmen ve aklen yeniden dünyaya gelme lehinde zaruri bir hüküm çıkarmak mümkün değildir. Çünkü ilmî mantalitenin aradığı pek çok unsur, bu muhakeme tarzında mevcut değildir. Birinci delili (!) ele alırsak, öncelikle bu olayların neden dünya genelinde değil de belirli bazı bölgelerde ortaya çıktığını kendimize sormamız gerekir.
Çocuğun önceki hayatına ait bazı nedensel izler taşıdığı iddiası ise, bu inanç sahiplerinin kendisini yalanlamasından başka bir şey değildir. Irk, cinsiyet ve din kaydı bile tanımayan ve tamamen yeni olduğu iddia edilen bedenlenmenin ispatında ruhun eski ve yeni elbiseleri arasında yara-bere gibi bazı ortak özellikler aramak, tutarsızlıktan öte komiktir.
Hipnotizma celsesinde alınan bilgilerden reenkarnasyon sonucuna varmak, ilmen de aklen de mümkün değildir. Burada da öncelikle olayın bütün insanlara şâmil bir keyfiyette olması gerekirken, tecrübe, sadece akıl ve ruh sağlığı şüpheli medyumlar üzerinde yapılabilmektedir. Zaten bu kişilerin genellikle histerik yapıda ve telkinlere açık oldukları, hekimlerce ifade edilmektedir.
Neticeye bağlamak açısından şu maddeleri serdetmekte fayda görüyoruz
1... Kıyamete, kişinin ölümü anlamı verilemez. Çünkü bu konudaki âyetler, gerek kâinatın ve gerekse insanların topluca ve âniden yok olacağını beyan etmektedir. Tenâsühte ise ölüm ferdî olup geri dönüldüğünde (!) dünya hayatı devam etmektedir.
2... Haşir, dünyada bir nefes bile yaşamış insanların tamamının bir anda (Sur'a ikinci defa üflenince) mezarlarından kalkmasıdır. Tenâsüh, yani reenkarnasyonda ise dünyaya gelme topluca olmayıp teker tekerdir. Demek ki haşir, reenkarnasyon demek değildir.
3... Cennet ve cehennem ehli, yani orada mükafat ve ceza görecek insanlar vardır. Oysa reenkarnasyon inancında bütün ruhlar sonunda kemale ereceğinden ebedî bir cehennemin bulunmasına gerek yoktur.
4... Yukarıdaki mütalaalarda tenasühün reddi mümkün iken, Kurân-ı Kerîm, bu inancı doğrudan reddederek her türlü spekülasyona kapıyı kapatmaktadır:
Nihayet inkarcılardan her birine ölüm geldiği vakit şöyle diyecekler rabbim beni dünyaya geri çevir ta ki ben, terk ettiğim imanı yerine getirip sâlih bir amelde bulunayım hayır, artık dünyaya dönülmez. İnkarcılardan her birinin söylediği bu sözler, söyleyene ait faydasız bir laftır önlerinde ise bir mezar vardır diriltilecekleri güne kadar oradadırlar. (Müminun 99-100)
2... Haşir, dünyada bir nefes bile yaşamış insanların tamamının bir anda (Sur'a ikinci defa üflenince) mezarlarından kalkmasıdır. Tenâsüh, yani reenkarnasyonda ise dünyaya gelme topluca olmayıp teker tekerdir. Demek ki haşir, reenkarnasyon demek değildir.
3... Cennet ve cehennem ehli, yani orada mükafat ve ceza görecek insanlar vardır. Oysa reenkarnasyon inancında bütün ruhlar sonunda kemale ereceğinden ebedî bir cehennemin bulunmasına gerek yoktur.
4... Yukarıdaki mütalaalarda tenasühün reddi mümkün iken, Kurân-ı Kerîm, bu inancı doğrudan reddederek her türlü spekülasyona kapıyı kapatmaktadır:
Nihayet inkarcılardan her birine ölüm geldiği vakit şöyle diyecekler rabbim beni dünyaya geri çevir ta ki ben, terk ettiğim imanı yerine getirip sâlih bir amelde bulunayım hayır, artık dünyaya dönülmez. İnkarcılardan her birinin söylediği bu sözler, söyleyene ait faydasız bir laftır önlerinde ise bir mezar vardır diriltilecekleri güne kadar oradadırlar. (Müminun 99-100)
Ruh Beden Değiştirir mi Müzik Dünyası |